4 Mart 2012 Pazar

Sunrise mı, Sunset mi?


Cevabım, Sunset... Belki gün batımının daha fazla hüzünlü olmasındandır (gerçek manasında, film değil )
***Spoiler içerir***

-Neden gelmedin Celine?
Jesse karakterinin kırılma noktası budur filmde. (Kalp kırılması değil, doruğa çıkan veya çıkamayan duyguların gösterilmesi manasında  ) Nehrin üzerinde giderken aslında ikisinin de kafasında 9 yıldır var olan bir soru vardır. "Nasıl olurdu?" Veee bu ihtimali ilkin yok eden Celine'dir. Gelmemekle o bitirmiştir bir nevi ikisinin muhtemel beraberliğini. Belki sebepleri vardır; ancak bunlar yine de mantıklı gelmiyordur Jesse'ye. İnsan "tamam" der "haklısın" "öyle olmalıydı, sebeplerin vardı" Ancak yine de "ne olurdu" diye sormadan "nasıl olurdu" diye düşünmeden duramaz. İşte bu geçen 9 senende Jesse'nin bunları sorduğunu görürüz. Celine'nin de tabii. Aslında burada vurucu olan nokta, "yaşanmamışlık"tır. Yaşanmamış olasılıklar, yaşanmamış bir aşk, yaşanmamış gelecek... Peki yaşamamışlar mıdır? Tabii ki yaşamlarını sürdürmüşlerdir; ama bir diğerinin aklı ötekinde kalarak. Suçlu var mıdır? Çoğu zaman suçlu Jesse'dir çoğu zaman da Celine!! Gerçek??!! Aslında ikisi de değil... ihtimaller herkesi cezbeder; belki de bunca çabanın sebebi budur. Bunca gayretin (kitabı niçin yazdığını açıklarken Jesse bu su yüzüne çıkar tabii  )...

-Niye gelmedin Celine?
Bu soruyu sormayı beklemiştir yıllarca. Çocuğunun annesi olarak onu düşlemiş, sabah uyandığında yanında görmeyi umduğu kişi hep Celine olmuştur. Bu yönden bakıldığında çok hüzünlü bir insandır Jesse, tıpkı gün batımı gibi...

Ya Celine?
9 yıl boyunca hayatına birçok kişi girip çıkmış, belki de büyük annesinin ölümüne daha çok Jesse'yle buluşmasını engelleyen bir olay olarak da bakmaktan kendini alıkoyamamıştır. Tabii Jesse'nin evlenmesini sindiremediği de bir gerçektir. Yine bir birlikteliğin sürdürücülerinden biridir o. Yaşamamaktadır, sadece sürdürmektedir. Biz Jesse'nin de öyle olduğunu biliriz. Peki birlikte olsalardı yaşayacaklar mıydı?
Bunun cevabını bilemeyiz. Fİlmde de bulamayız. Çünkü bunun bir cevabı yok.
Celine, karkater olarak filmde Jesse'den daha baskın. Yaşadığı kırılganlıklar, güçlü görüntüsünün, kendine yetebilme kabiliyetinin altında kedisinde şevkat bulan, sevilmeyi bekleyen bir kadın o. Kırılgan... Bu yapıyı Delpy fazlasıyla yansıtabilmiş perdeye. Özellikle arabadaki öfke nöbeti akıldan çıkmayacak gibi. O da kızgın aslında Jesse'ye.

İlk karşılaştıklarında kitapçıda, her şey ne kadar da düzgün görünüyor. Her ikisi de hayatından memnun, birbirlerini gördüklerinden biraz şaşkın ama bütünüyle sevinç dolu. Dakikalar biraz ilerledikçe, ikisinin de kızgınlıkları, sevinçleri, hüzünleri, sinirleri, düşünceleri, kayıpları ortaya çıkıyor. Bir nokatadan sonra saklamak yersiz kalıyor. Başka bir zaman daha yok çünkü... Uçağın kalkmasına sadece dakikalar var.
-Bugün dünyanın yok olacağını bilsen, yine benimle böyle felsefik konuları mı tartışırdın?
-Evet, ama bunu bir otel odasında seninle sevişirken yapardım...
Müthiş sahnelerden biri de bu! Birbirlerinin paylaştıkları her açı onların birbirleri için yaratıldıklarının bir simgesi gibi. Ya da böyle düşünmek her ikisi için de bizim için de fazlasıyla çekici

Dairenin merdivenlerini çıkarız bir bir... Celine'nin şarkılarını dinleriz. Veee son diyaloğu duyarız:
-Baby, you gonna miss that plane!
-I know, I know...

Bir son mu??? Hiçbir zaman çizilmedi ve yazılmadı ki!

2 yorum:

  1. İzlerken ve yazarken çok keyif aldığım filmlerdi. Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim :) Benim için sinema tarihinde yaratılmış en iyi karakterlerden ikisidir Celine & Jesse ve pek tabiî ki çift olarak da :)

    YanıtlaSil