19 Mart 2011 Cumartesi

Jane'le Baş Başa

Jane Austen Book Club sevdiğim filmlerden biridir. Hani fazla iddiası olmayan, sinema tarihinde illaki kendine has bir yer barındırmayan ancak defalarca izleseniz de sizi sıkmayacak filmler vardır ya, işte onlardan biridir benim için bu film. Kendi hayatlarında düzeltmek istedikleri veya farkında bile olmadıkları sorunlarıyla uğraşırken birdenbire bir kitap kulübü fikriyle bir araya gelen birbiriyle tanış (hatta akraba) beş kadın ile onların arasına süpriz denebilecek bir şekilde katılan bir erkek... Bu altı kişi ayda bir toplanmak suretiyle altı Jane Austen kitabını okuyup birlikte tartışacaklar ve biz de onları izlerken hem hayatlarına dair gelişmeleri takip edeceğiz hem de Austen'le daha haşır neşir olacağız. Evet, film kısaca haliyle bu.
 Filmi izlemek büyük keyifti benim için ancak ikinci izleyişimde kendi kendime bir görev vermemi de sağlaması açısından bir çıkış kaynağı oldu bana. Evet, Jane Austen romanlarının en azından uyarlamalarını izlemek ve onun dünyasıyla yeniden bir araya gelmek.
Malumunuz, Jane Austen defalarca sinemaya veya televizyona uyarlanan eserleriyle çok popüler bir kadın yazar. Adını en fazla duyduğumuz uyarlama da Aşk ve Gurur (Pride and Prejudice) Ancak bu güzel romanın yanı sıra Emma, Sense and Sensibility, Mansfield Park, Northanger Abbey, Persuasion da birkaç kez uyarlanan eserler olarak Jane Austen'ın uyarlama konusunda ne kadar çok tercih edilen isim olduğunu kanıtlıyor bize. Tabii birebir uyarlamaların dışında bu eserleri veya Austen'ın hayatını (veya hayatından bir kesiti) kendine esin kaynağı yapan filmler de mevcut. Onları da izlediğimi belirtip esas konumuz olan uyarlamalara döneyim hemen.





Austen'la tanışmam çoğumuzun olduğu gibi Aşk ve Gurur'la oldu tabii. 2005 yılında Keira Knightley'nin Elizabeth, Matthew Macfadyen'in de Mr. Darcy olarak karşımıza çıktığı bu film kitabı okuyanlar için ufak hayal kırıklıkları yaşatsa da 19. yy İngilteresinin muhteşem manzaraları gözümüzü boyamaya yetti. Benim için orta karar bir filmdi bu kitabı okumamıştım henüz. Geçtiğimiz sene bir boşluktan yararlanıp kitabı okuduğumda yer yer sıkılsam da Austen'ın ince mizahıyla kitabı bitirmem zor olmadı üstelik roman filmde izlediğim Elizabeth'in tam olarak romandaki Elizabeth'i anlatmadığının farkına varmamı sağladı. Bu önemli bir nokta çünkü baş kahraman olan Elizabeth üzerinden evlilik kurumu, kadın-erkek ilişkileri, aile vs üzerine yapılan tespitler Keira Knightley'nin vucüdunda can bbbulan Elizabeth'le uyum sağlamamıştı. Sanırım çok da zayıf olan Keira, Elizabeth'i taşıyamadı. İsabetli bir tercihle geçtiğimiz ay Aşk ve Gurur'un 1995, BBC yapımı altı bölümlük dizisini izledim de gerçek Aşk ve Gurur'u buldum karşımda.
Diziyi izlemeye başlamadan önce okuduğum birçok yazı Colin Firth'un Mr Darcy olmak için biçilmiş kaftan olduğu, onu izleyenin başka bir Darcy kabul etmeyeceği yönünde birleşiyordu. Kesinlikle hemfikir olduğumu berlitmek gerek. Adamın zaten genel görünümünde asılı duran "soğuk bir uzaklık" onun Darcy kompozisyonuyla birleşince ortaya muhteşem bir kahraman çıkmış. Ama bir dakika, aslında bizim konumuz daha çok Austen kadınlarıydı değil mi ve pek tabii ki buradaki Elizabeth. Ama romanı okuyanlar da bilir kaçımız Elizabeth'i merak ediyoruz ki? Orda çekim mekanizması olarak duran kişi mutlaka ki Mr. Darcy ve ona soğuk nevale sıfatı veren hali, tavrı. Neyse, diyeceğim o ki Elizabeth rolündeki Jennifer Ehle, aslında kitapta da yansıtıldığı gibi güzelliğiyle değil daha çok sivri zekası ve buna uygun dili ile sevimliliği en belirgin sıfatları olan Elizabeth'i çok iyi canlandırmış. Ne eksik ne fazla diyebileceğimiz bir kompozisyon olmuş ikisinin de uyumu.

1995 yılının bu dizi uyarlaması film uyarlamalarına göre daha fazla avantaja sahip, bir kere karşımızdaki bir dizi. Filmin kısıtlı süresi onun için bir handikap değil. Romandaki ayrıntılara dikkat edebilecek bir yapıya ve keyfiyete baştan sahip ve İngiliz. Bir İngiliz'i herhalde en iyi yine İngiliz anlar düsturundan yola çıkarak BBC Austen uyarlamalarına fazlasıyla değer vermiş zaten. Diğer Austen uyarlamalarının çoğunda BBC imzası var.
Ne diyorduk? Ha evet, zamanı kullanabilme keyfi Aşk ve Gurur'un dizi versiyonunu bir adım öne çıkarıyor. Aslında bu ikinci adım da denilebilir çünkü ilk adımı zaten oyuncu seçimlerindeki isabetle çoktan atmıştı. Romanın her ayrıntısını ekranda görmek tabii ki bir uyarlamayı iyi yapmaz. Ancak Austen'ın o kadar çok görsele dökülebilecek bir anlatımı ve birbirini koza gibi ören ayrıntıları var ki romanın her ayrıntısını bile karşımızda görmek ister hale geliyoruz mutlaka. Üstelik filmde romantize edilen birkaç noktaya dizide rastlamamak diziyi daha inandırıcı hale getiriyor. (Örneğin o ünlü yağmur sahnesi...)

Velhasıl ilk yazı Aşk ve Gurur'a ayrılmış olsun, diğerleri de sonra gelir.