4 Mart 2012 Pazar

"Rüya alınyazısıdır"

"Rüya alınyazısıdır"Hayata dair neler diyor eşsiz karelerden birinde Linklater'ın gözü ve kalemi:
"Elindekilerle ne yaptığın sana bağlı. Bu, elinizde boya kalemleriyle gelmek gibidir. Çizginin dışına taş, her yeri boya!"
Belki de filmin anlatım tekniğini en iyi açıklayan cümleler bunlar. Çizgi dışına taşan çerçevelerle, insan tiplemeleri ve çevre yeni bir boyut kazanıyor. "gerçek"in (ki ne olduğu belli mi?) katı çizgilerinin üzerine bir boya darbesi vuruluyor, bir de böyle bakın deniliyor. Hiçbir şey kesin çizgilerle belirtilmemiş. Her şeyin bir "belki"si vardır değil mi?

Filmde çeşitli insan tiplemeleri (ki tanıdık yüzleri görmek ayrı bir tat bile veriyor filme) gerçeğin ne olduğuna veya olmadığına, sebeplerimize veya sebepsizliğimize, yaşamımıza veya ölümümüze dair, akıllarının her köşesinden geçip ağızlarına dökülen kelimelerle düşüncelerini paylaşıyorlar bizlerle. Daha doğrusu Linklater paylaşıyor; bazen sıradan (!) bir taksicinin haykırışlarıyla, bazen bir sanatçının duyarlılığıyla, bazen bir bilim adamının rasyonel ve ötesi dokunuşlarıyla... Hep beraber sorguluyoruz hayatı ve kendimizi.

Filmde çok önemli sorular çıkıyor tabii ki önümüze:
"İnsanoğlunun en büyük özelliği nedir: korku mu tembellik mi?" bunu soruyor Linklater bazı karelerde. Biz de başlıyoruz: düşünmemizi ne engelliyor? üretme yerine tüketme haline ne zaman geçtik? Böylelikle hem filmin içine giriyor, Linklater'la ortak oluyoruz hem de böylelikle pasif izleyici olmaktan da çıkıyor "aktif" konuma geçiyoruz bir bakıma.
Filmin bir karesinde de dendiği gibi, gerçekten ihtiyacımız mı var kargaşaya? Bununla ve pasifize olmayla ilgili, filmde medyaya dair tesbitler de önemli. Zaten bu güç, "pasif" olma durumumuza bir sebep olarak da gösteriliyor. Güdümlenmeye alışmış insanlar olduk çıktık ne yazık ki! "Şunu düşün, bunu al" vb yönlendirmeleri sineye çekiyor "aktif" katılımımızı saklıyoruz hayattan.
Çaldığı müzik aletinin tellerine dokunan kahramanın ağzından, kendisine verilen bir öğüdü dinliyoruz:
"Yapabileceğin en büyük yanlış, hayatın bekleme odasında beklerken hayatta olduğunu sanmak. İşin püf noktası..." gerisini dinlemek için filmi izlemek gerek. 

"Rüyanın devam ettiği sürece gerçek olduğu söyleniyor. Aynı şeyi hayat için söyleyebilir misin?"

Tüm bu sorulara cevap bulmak zor iş. Ama belki iyi bir kılavuz olabilir Waking Life. Zaten Linklater'ın sizinle paylaştığı düşünceleri dinlemek, filmi değişik açılardan okumak insana güzel bir deneyim yaşatıyor. Yalnız olmadığınızı düşünüyorsunuz. En azından ben öyle düşündüm. Aklımdan geçen kimi düşünceleri filmde buldum. Sorularımı tekrar sordum. Tabii ki tüm bunları yaparken, en beğendiğim yönetmenlerden biriyle ortak olduğumu düşünmek büyük bir hazdı. Ortak paydalar yakalamak güzel bir deneyimdi.

Belki de en iyi cevaplardan biridir Hayata Uyanmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder