7 Eylül 2013 Cumartesi

Vazgeçebilenler

gerçek âşıklar
filmin âşıkları

Madonna'nın ikinci yönetmenlik denemesi, dolayısıyla ikinci filmi W.E.... Evet, yönetmen şarkıcı olunca hele ki bir önceki filmi pek sevilmeyince hatta ve hatta W.E. Venedik FF'de yuhalandı haberleri gelince filme mesafeli yaklaşmak olası. Aslında mesafeli durmak her iş için iyi, anlam yükledikçe bulduğumuzla yetinmemek ve basbayağı iyi filmleri beğenememek gibi insanî sıkıntılar içine girebiliyoruz.

Film İngiltere r-tarihinin en ayrıksı krallarından birinin Kral 8. Edward'ın hayatının bir kesitine, Wallis Simpson'la ilişkisine odaklanıyor (gibi görünüyor) Tabiî ki konu çekici çünkü tahtı sevdiği kadın için terk etmiş bir adam söz konusu, aşkın kazandığı nadir durumlardan biri ve hatta gerçeği... Eşeledikçe bir peri masalından ziyade acının, tükenmişliğin, tecrit edilmenin öteye beriye savurduğu insanları izliyoruz aslında filmde. Belki Kral Edward'ın terk ettiği taht, maddi bir değer olarak zaman içinde önemini yitiriyor ama hem Edward'ın hem de Wallis'in içine sürüklendikleri tecrit canlarını acıtıyor. Aşkın kazandığı nadir durumlardan biri olarak karşıladığımız gelişmeler, kazançtan çok yüke dönüşüyor. Ve tabiî insan ister istemez soruyor: değer mi?

W.E. adını Wallis ve Edward'ın kısaltmasından alıyor ancak 1998'de başlayan ikinci bir hikâye daha var filmde ki aslında bu hikâye filmin birincil hikâyesi. Adını aldığı Wallis Simpson'la bir nevi aynı bedbaht kaderi paylaşan Wally, zaengin psikiyatr kocasıyla New York'un korunaklı kalelerinden birinde, bir apartmanda yaşıyor. Wally'nin dışarıdan baktığımızda resmen hastalıklı bir şekilde Wallis'in öyküsüne olan ilgisi, kendi hayatını bina ettiği mutsuzlukla örtüşüyor. Özellikle Wallis'in ilk evliliğiyle paralellik gösteren kendi evliliği içinden çıkılmaz bir ızdıraba döndükçe, muhtaç olduğu özgüveni Wallis'in hikâyesinden edinmeye başlıyor Wally. Bu noktada film tarihle günümüzü (yani yakın geçmişi) iç içe geçirip iki kadını buluşturuyor.

Filmi izlerken anlamlandıramadığım nokta, yakın geçmişteki hikâyenin odağındaki Wally'nin kendi dünyasını kurmak konusunda bu kadar korkak olması. Çok güzel bir kadın, etrafında kendine ilgi gösteren insanlar da var ancak o, kendisini aldattığını bilen, kendisine kötü davranan kocasının yanına evine dönüyor her akşam. Üstelik kocası çoğu zaman evde bile değil. Olduğunda da açık şekilde sözlü ve fizikî şiddet uyguluyor kadına. Tüm bunları yaşarken neden Wally orada olmaya, durmaya devam ediyor. Kabul edilmiş çaresizlikle bağdaştıramıyorum ben bu durumu. Sahip olduğu sosyal statüden uzak kalma korkusu da olamaz çünkü zaten o ortam içinde de mutsuz. Hiçbir şekilde o hayatı sevdiğini gösterir bir nüve yok filmde. Dolayısıyla bunca çekingenlik niye? Paralellik kurduğu ve hikâyesini adeta yaşadığı Wallis bunca cesurken üstelik... Hikâyenin açık kalan kısmı bu bence. Dolayısıyla filmin uzamasına da sebebiyet veren toparlanma anlarına kolay erişemiyoruz filmi izlerken.

Netice itibarıyla W.E., çok da yuhalanacak bir film değil. Tamam, öyle huşû içinde izlenecek bir film olmayabilir, ancak çok kötü diye yaftalamakta da iyi niyet aranamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder